13 Şubat 2012 Pazartesi

SURİYE; BİR DURUM DEĞERLENDİRMESİ…


Emperyalist sistem Libya’yı vurduktan sonra, yönünü ortadoğu’ya çevirmeye devam etti. Libya’nın böyle sistemli olarak vurulmasından ve Kaddafi’nin, korkunç bir şekilde ortadan kaldırılmasından sonra sıraya Suriye koyuldu.

Libya’da Emperyalist eğemen sistem bir kara harekatı biçiminde değil, Libya muhalefetini hava harekatıyla destekleme yoluyla müdahale etmişti. Yani doğrudan bir kara hareketına girişmemiş, kara savaşlarında muhalefetin Kaddafi’ye karşı ilerlemesini sağlamıştı.

ABD,Fransa,Almanya,İngiltere gibi emperyalist devletler, Kaddafi’yle ikili anlaşmalarını bu olaylar başlamadan önce yapmışlardı. Yani Libya’da lehlerine olan bir ekonomik durum vardı. Öyleyse Libya neden böyle vuruldu ? Kaddafi neden böyle acı bir sona götürüldü ?

Bunun en önemli açıklaması, ortadoğuda, arap-islam dünyasında kendilerine muhalefet edebilecek ülkelere ve gerici-diktatörlerine bir ders vermek için yaptıkları anlaşılıyor. Yani bize karşı gelenin sonu böyle olur, bize kayıtsız şartsız iteat edin anlamları çıkarılabilir.

Ortadoğudaki hareketler, birbirlerini etkileyerek, komşu ülkelere de sıçradı. Suriye’ye de bu bağlamda bakılabilir. Suriye’de öteden beri Müslüman Kardeşler muhalefeti vardı. Yıllar önce yaptığı ayaklanmalarda çok kanlı bir şekilde bastırılmış, Esad ailesi duruma hakim olmuştu.

Gene de bir Müslüman Kardeşler muhalefetinden söz edilebilir. Suriye halkının çoğunun suni İslam yanlısı olması, bu örgütü daha fazla İslam çevresinden destek almasını ve kitleselleşmesini sağlıyor. Esad ise azınlık Alevi toplumuna dayanıyor. Alevi toplumu azınlık olmasına rağmen, Esad ailesi eline geçirdikleri devlet aygıtıyla, kuvvet kullanarak iktidarlarını sürdürüyorlar. Yine Esad ailesi uluslar arası dengelerden faydalanarak, iktidarlarındaki yerlerini sağlamlaştırıp sürdürüyorlar.

Birleşmiş Milletler güvenlik konseyinden çıkarılmak istenen, Suriye’yi vurma planı, Rusya ve Çin’in muhalefetinden dolayı çıkarılamadı. Rusya ve Çin doğal olarak kendi çıkarları gereği Esad iktidarını sürekli destekleyen İran, Suriye’ye karşı yapılacak bir askeri harekata karşı çıkıyor. Rusya ve Çin ABD ve ortak hareket ettikleri devletlerin ortadoğuda Libya sonrası daha fazla ilerlemesini istemedi. İran da öyle, ortadoğudaki müttefikini kaybedip yalnız kalmak istemez.

Bana göre İsrail’de mevcut Esad iktidarını sevmemesine rağmen onun kalmasını sağlamaya çalışacak. Çünkü Suriye de olası bir Müslüman Kardeşler iktidarı İsrail’in işine gelmeyecek.

Suriye’ye böyle çevre etkileriyle birlikte bütünlüklü baktığımızda, çatışan tarafların kendi başlarına kalacakları görülüyor. Esad daha önce reformlara ve seçimlere gideceğini açıklamıştı. Ancak yapacağı düzenlemelerin kendi iktidarını bozmayacak kadar olacağını söyleyebiliriz.

Bazı dostlarımız oraya bir barış gücü gönderilmesini, çatışan tarafların arasına konumlandırılmasını ileri sürdüler. Bu çözüm nerede işe yarar ? Birbirinden ayrı iki bölge arasında olabilecek bir çatışma bölgesinde, Barış güçlerinin iki tarafın tam arasında konumlanarak, çatışmayı önlemesi biçiminde olur. Halbuki Suriye’de çatışma ülkenin her tarafında yaşanıyor.

Bu verilerin ışığında önümüzdeki yakın süreçte Suriye’ye bir dış askeri müdahale zor görünüyor. Dış müdahale zor görününce de Esad iktidarı elindeki devlet olanaklarıyla muhalefeti çok rahat bir şekilde ezebilir. Bu ezmeyi uluslar arası tepkileri gözeterek yapmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Bu uluslar arası tepkiler olmasa şimdiye kadar muhalefetin kökünün kazınacağı muhakkatı.

Faşist TC bu saflaşmada Suriye’de ki Müslüman Kardeşler muhalefetinin yanında yer aldı. Oradan kaçan Müslüman Kardeşler örgütüne sınırın hemen bu tarafında kamplar kurdurdu. Tam teçhizatlı bir desteğe yöneldi. Birleşmiş İlletler Güvenlik Konseyinden savaş kararı çıkarılamayıncada Faşist TC çılgına döndü. Adeta kendisi saldıracakmış gibi imalara düştü. Uluslar arası güçlerin saldıramadığı Suriye’ye Faşist TC’nin saldırması zordur. Yapsa yapsa yan savaşlar biçiminde, Müslüman Kardeşler muhalefetine askeri-politik destek sunabilir.

Suriye’de ki saflaşmada Emperyalist saldırıyı kabul edemem, Ortadoğuda ki Suriye dahil hiçbir gerici diktatörlükleri savunamam. Müslüman Kardeşler gibi gerici-yobaz, halk düşmanı örgütleri asla destekleyemem. Onların demokrasi demeler gerçekçi değildir, kurdukları her rejimde demokrasiyi ortadan kaldırıyor ve toplumları durdukları yerden daha geriye götürüyorlar.

Suriye’de var olan Alevi toplumuna değer veriyorum, bu halkın özel olarak desteklenmesi, korunup-kollanması gerektiğini düşünüyorum. Hatay’da üstlenen Müslüman Kardeşler örgütü, Suriye’de ki bütün Alevilerin kökünün kazınacağını ileri sürmüştü. Hatta video görüntülerini geçenlerde facebook’da paylaşmıştık. Alevi halkının, gerici Esad diktatörlüğüne destek olması yada onun tabanını oluşturuyor olması, onu savunma isteğimizi değiştiremez. Alevilik tarihsel süreç içerisinde Anadolu aydınlanmasıdır. Her hangi bir din ve mezheple kıyaslanamaz. Önemli olgular içinde Alevi halk hareketini savunmak bir aydınlanma hareketini savunmaktır, bir devrimci duruştur.

Suriye için asıl isteğim ve desteğim şu yönde olacaktır; sınıf mücadelesi ekseninde bir Marksist-Leninst hareketin oluşması, işçi sınıfının mücadelesi ve iktidara gelmesidir. İşte ancak böyle bir örgütlenmeyi ve mücadeleyi desteklerim. Kendime kötülerin mücadelesi içinde bir tarafı destekler duruma sokmak istemem…