Suyuna, Toprağına, Ormanına, Emeğine, Sahip Çıkanlar Buluşuyor Forum
Sonuç Deklarasyonu
Bizler; Suyuna, toprağına, ormanına, emeğine, yaşama sahip çıkanlar, yaşamı
savunanlar 15-16-17 Ekim 2010’da İstanbul’da buluştuk
Yaşamın kaynağı olan suyu, alınıp satılabilen piyasa malı haline getirenlere; sulama
kanallarına, evlerimize, okullarımıza, hastanelerimize kontörlü sayaç takmaya kalkışanlara;
akarsularımızı satışa çıkaranlara, su kaynaklarımıza el koyanlara; sularımızı, su havzalarımızı
kirletenlere, halkın sağlık hakkını yok sayanlara karşı mücadelede su hakkına, yaşam hakkına
sahip çıkmak için bir araya geldik.
Yaşam alanlarımızın kar hırsı için sermayenin kullanımına sokulmasına, doğal varlıklarımızın
metalaştırılmasına yani piyasa üzerinden alınır satılır mal haline dönüştürülmesine karşıyız.
Bizler;
· Türkiye’nin enerji ihtiyacı bahaneleriyle Hidroelektirik santral projelerini yaşama
geçirmek için AKP iktidarının 2003 yılında uygulamaya geçirdiği “su kullanım hakkı
anlaşmaları” yoluyla akarsularımızın sermayeye satılmasına ve akarsularımızın
ticarileştirilmesine KARŞIYIZ;
· Su şirketlerinin başta Uludağ’daki köylere ait sular olmak üzere Anadolu’daki
gözelerden (kaynaklardan) akan suları şişelemesine, satmasına, yer altı sularının
ticarileştirilme amacıyla kullanılmasına, suyun ticarileştirilmesiyle insanca ve sağlıklı
bir yaşam sürme hakkımızın elimizden alınmasına KARŞIYIZ;
· Kapitalizmin karı temel alan üretim biçimi doğayı, yaşamı tahrip ediyor. “İyileştirme”
talep etmiyoruz. Biliyoruz ki sorun bu üretim biçiminin kendisidir. Ancak kapitalizme
karşı mücadele ederken onun doğada yarattığı tüm tahribat ve yıkım biçimlerine karşı
da mücadele ediyoruz. Tarım alanlarını işgal eden endüstri tesislerinin ve atıksuyu
arıtmadan ortama deşarj eden belediyelerin Ergene nehri, Küçükçekmece Lagünü
örneklerinde olduğu gibi dereleri, gölleri, denizleri ve yer altı sularını kirletmesine
KARŞIYIZ;
· Melen, Istranca, Kızılırmak örneklerinde olduğu gibi içmesuyu temin edileceği iddiası
ya da yapılan HES’lerin kapasitelerinin arttırılması amaçları ile derelerin havzalar
arası taşınmasına, doğasından koparılmasına KARŞIYIZ;
· Termik santraller, nükleer santraller, maden şirketleri eliyle toprağımızın, suyumuzun,
havamızın kirletilmesine KARŞIYIZ;
· İstanbul’da yaşama geçirilmesi planlanan 3. Köprü gibi kentsel rant projeleriyle
ormanlarımızın, su havzalarımızın yok edilmesine, kentsel dönüşüm projeleriyle
emekçilerin barınma hakkının ellerinden alınmasına KARŞIYIZ;
· Belediyelerin ve kamu kuruluşlarının ticari işletmeler haline getirilmesine KARŞIYIZ
· Doğal varlıkların ticarileştirilmesi için ormanların, tarım alanlarının, meraların
kamulaştırılarak şirketlere satılmasına KARŞIYIZ;
· Tarımsal biyo-teknoloji şirketleri ve endüstriyel tarımın dayattığı GDO’lu ürün ve
tohumlar, yerel tohumlarımızı ve canlı çeşitliliğimizi tehdit ediyor. GDO’lu besinlere
ihtiyacımız yok, GDO’lu tohumlara ve GDO’lu besinlere KARŞIYIZ,
· Kapitalistlerin kasalarını dolduran karbon ticareti, bizim soluduğumuz temiz hava
üzerinden yapılan ticarettir, karbon kazançları bizim ormansız, soluksuz ve susuz
kalmamıza bağlıdır. Karbon ticaretine, karbon ticaretinden pay kapmak için yaşama
geçirilen tüm uygulamalara KARŞIYIZ…
Yaşam alanlarını, doğayı sermaye birikimine sokarak yok eden
Sanayi ve hizmet üretimi yapan bütün şirketlere;
Su şirketlerine,
Enerji Şirketlerine,
Tohum Tekellerine,
İnşaat ve Finans Şirketlerine,
Garanti Bankası, Akbank vb Finansör Bankalara
Sermaye yanlısı hükümetlere ve yerel yönetimlere,
Onların uluslar arası kuruluşu olan
Dünya Su Konseyi (WWC),
Dünya Su Forumu (WWF),
Dünya Ticaret Örgütü (WTO),
Dünya Bankası,
G7 ve G8 Hükümetleri,
Birleşmiş Milletler (BM) vb
yapıların bütün politika, karar ve uygulamalarına;
ve bu politikaları savunan şirket, hükümet destekli sivil toplum örgütlerine
KARŞIYIZ !
Bizler suyun yalnız kullanım değerini temel alıyor; suyun ticarileştirilmesinin tüm boyutlarına
karşı bütünlüklü bir mücadeleyi önümüze koyuyoruz,
Herkesin eşit koşullarda parasız olarak suya erişim hakkını savunuyoruz, geçimlik tarımsal
üretim için kullanılan suyun parasız sağlanmasını, şehir şebekelerinden iletilen suyun sağlıklı
ve içilebilir nitelikte olmasını talep ediyoruz. Su hizmetleri ve bağlantılı işlerde çalışanların
güvenceli bir işe ve insanca bir yaşama sahip olması; su ve enerji alanında emekçilerin
sendikal örgütlenmelerinin güçlendirilmesi, suyun doğada özgürce akması için mücadele
ediyoruz.
Suyun ticarileştirilmesine karşı mücadele ve bu mücadele içinde oluşturduğumuz
örgütlenmeler devletten, sermayeden, su mücadelesini sadece söylem düzeyinde kullanarak
siyasi rant malzemesi haline getirmeye çalışan egemen siyasi aktörlerden bağımsızdır, halkın
öz gücüne dayanır.
“Su kullanım hakkı” anlaşmalarının sadece suyun değil, havzadaki yeraltı ve yerüstü
kaynakların da metalaştırılması anlamına geldiğini; su kullanım hakkının şirketlere
devredilmesiyle geçimlik tarımsal üretim yapan köylülüğün yıkıma uğratılacağını; endüstriyel
tarım şirketlerinin tarım topraklarını ele geçirmesini kolaylaştıracağını ve bu sürecin köylüleri
göçe zorlayacağını biliyoruz. Suyu ticarileştirmesinin yanında ekosistemi de tahrip eden HES
projelerini; havzaların planlanarak sermayeye satılması anlamına gelen, AB su çerçeve
direktifinin önerisi olan “bütünleşik havza planlamasını” reddediyoruz.
HES projeleriyle derelere yapılan saldırının enerji gereksinimi için yapıldığına inanmıyoruz.
HES projeleriyle kanallara alınan, yatağından, topraktan, canlılardan havadan koparılan suyun
yaşam için gereken özellikleri değiştiği için, HES yardımıyla sudan enerji elde edilmesinin
yenilenebilir olmadığını savunuyoruz. Enerjinin halkın değil sermayenin ihtiyacı olduğunu
hatırlatıyor, enerji gereksinimi iddiaları ile doğal varlıkların ticarileştirilmesini kabul
etmiyoruz. Yapımı başlamış veya tamamlanmış HES’lerin kalkması için de mücadelemizin
süreceğini duyuruyoruz.
Bu mücadelede sadece kendi yerelimize sıkışmadan tüm akarsuların ticarileştirilmesine karşı
çıkıyoruz. Benim köyümde yapılmasın başka yere yapılabilir diyenlere sadece kendi
vadisindeki mücadeleyi örmenin yanlışlığını aktarmak mücadelemizin ortak hedeflerindendir.
Doğanın su hakkının pazarlık konusu edilemeyeceğini ilan ediyoruz.
Suyun ticarileştirilmesine karşı mücadeleyi sadece akarsularımızın uluslararası su şirketlerine
satılmasına karşı mücadeleye indirgemiyoruz. Biliyoruz ki sularımızı ticarileştiren sermayenin
dili, dini, milliyeti yoktur. Mücadelemiz; kapitalizmin tüm saldırılarına karşıdır.
Suyun ticarileştirilmesine karşı mücadele aynı zamanda bu saldırı karşısında kendini
savunamayanlar için doğa için; doğanın varlığını sürdürmesi için verilmektedir.
Özellikle HES projeleri Hasankeyf ve Allianoi örneklerinde olduğu gibi suyla birlikte
şekillenen yerel kültürleri, tarihsel varlıkları yok ediyor. Suyun ticarileştirilmesine karşı
mücadele ederken tarihsel varlıkları ve yerel kültürleri korumak için de mücadele ediyoruz.
Suyun ticarileştirilmesinin sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan kadınlar su hakkı
mücadelelerinin en önünde yer almaktadır. Suyun ticarileştirilmesine karşı mücadeleye
kadınların özgül taleplerini katıyor, kadınların mücadelenin öznesi olmaları önündeki tüm
engelleri kaldırmak için de mücadele ediyoruz.
Doğamıza yaşamımıza saldıranlar, halkın elinden topraklarını fahiş fiyata alıyor. Yerel
dernekler, muhtarlar para desteğiyle işbirlikçileştirilmeye çalışılıyor. Geçim araçları elinden
alınan, yoksullaştırılan halk iş vaatleriyle ikna edilmeye çalışılıyor. Köylere cami yapma gibi
yöntemlerle halkın inançları kullanılıyor. Şirketler kimi yerde kamunun yerine getirmesi
gereken görevler olan okul, yol gibi temel yatırımları üstlenerek göz boyamaya çalışıyor.
Kimi belediye başkanları, valiler, kaymakamlar direnen halkın karşısında şirketleri savunarak
çıkıyor. Mücadele edenler tehdit ediliyor, polis ve jandarma tarafından zor kullanılıyor.
Gözaltı, yargılanma, para cezaları ve tutuklanma saldırılarıyla karşı karşıya kalıyor. Şirketler
artık özelleşmiş zor aygıtlarını da yaratıyor. Özel güvenlik birimleri halka saldırıyor. Buradan
duyuruyoruz: Direnenler yalnız değildir. Tüm bu saldırılara karşı birlikte mücadele edeceğiz.
Açık ki sermayenin bir silah olarak kullandığı işsizliği, yoksulluğu, güvencesizliği yaratan da
bu sistemin kendisidir. Mücadelemiz aynı zamanda güvenceli iş ve insanca bir yaşam
mücadelesidir.
Anadolu’nun dört bir yanında suyun ticarileştirilmesinin farklı biçimlerine ve kapitalist üretim
biçiminin suda, doğada yarattığı yıkıma karşı mücadele edenlerin iletişim ve dayanışma
ağlarını yaratmak; olanakları paylaşmak bu şekilde mücadeleyi güçlendirmek ve büyütmek
öncelikli hedeflerimizdendir.
Dayanışmaya devam ederek mücadelemizi güçlendireceğiz.
Doğru bilginin halka hızla ulaşması; bilimin halkın ve doğanın yararına kullanılması için
bilim insanlarımızın içinde yer aldığı örgütlenmeyi yaratmayı hedefleyeceğiz.
Biliyoruz ki suyun ticarileştirilmesine karşı mücadelenin temel dayanağı halkın mücadelesidir
Hukuk mücadelesi ancak bu temeli desteklemek için kullanılabilir. Yürütmenin durdurulması
kararlarına karşın Başbakan’ın HES açılışı yaptığı uygulamalarda olduğu gibi hukuk
kazanımlarının hiçe sayıldığını, ÇED raporlarının ve kararlarının göstermelik olduğunu da
biliyoruz. Buna rağmen; bizler mücadelemizi destekleyen hukukçuların sayısını arttırmak ve
hukuk alanında deneyimlerin paylaşılacağı zeminleri oluşturmak; baroların bu süreçte gönüllü
desteklerini sağlamak için çaba göstereceğiz;
Dünya’da suya ve doğaya karşı süregiden saldırıya direnen halklarla temas kuracağız,
mücadele deneyimlerimizi paylaşacağız.
Suyun ticarileştirilmesine hayır platformu bu noktada yazılı ve görsel malzeme üretimi
yapacak; internet sitesini mücadelelerin birbirlerinin deneyimlerinden haberdar olacakları
biçimde yenileyecek; suyun ticarileştirilmesinin boyutları ve HES projeleri hakkında bilgi
verebilecek insan sayısını çoğaltmak için eğitim çalışmalarını sürdürecektir. Bu noktada
etkinlikleri, gelişmeleri, yasal değişiklikleri, direnişleri duyurmak için yayınlar yapmayı,
basını ve ortak iletişim hatlarını kullanarak bilgiyi ve deneyimlerini paylaşmayı sürdüreceğiz.
Suyun ticarileştirilmesine karşı mücadelenin özneleri ve platform bileşenleri olarak
üzerimizdeki sorumluluklardan biri HES’ler ya da kontürlü sayaçlar gibi suyun
ticarileştirilmesi saldırısının temel adımlarından ve yaratacakları sonuçlardan haberdar
olmayanlara ulaşmaktır. Bu noktada yoğun bir bilgilendirme ve örgütlenme çalışması
programlamayı hedefleyeceğiz.
Anadolu’nun dört bir yanında maden şirketlerine, GDO’lu ürün ve tohumlara, termik-nükleer
santral projelerine, HES projelerine, su şişeleme şirketlerine, kentlerde suyu ticarileştirme
uygulamalarına; 3. Köprü gibi kentsel rant projelerine yani kapitalizmin doğaya, emeğe
yönelen saldırganlığının karşısında direnenlerle mücadelemizin ortak olduğunu söylüyor,
direnişi büyütmek için yan yana geliyoruz…
Suyu ve doğanın her parçasını metalaştırmaya çalışanlara, kentte kırda insanların ve diğer
canlıların yaşam hakkına saldıranlara; sadece suyu metalaştırarak değil eğitimden sağlığa,
barınmadan ulaşıma tüm yaşamsal ihtiyaçlarımızı piyasalaştıran, emek gücümüzü sömüren
emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadelemiz ortaktır.
Toplumsal muhalefeti örgütlemeye ve hak arama mücadelelerimizi alanlarda ortaklaşarak
yürütmeye kararlıyız.
Suyu, toprağı, ormanları, meraları ticarileştiren, emeğimizi sömürenler; bu sürecin yürütücüsü
olan başta AKP iktidarı olmak üzere tüm kurum kuruluş ve kişiler, sponsorluk yapanlar,
bankalar, şirketler mücadelemizin hedefidir. Teşhir etmeye mücadele etmeye devam
edeceğiz…
Doğal varlıkları metalaştırılmasına destek veren bilim insanları, şirket ve kamu
yönetimlerindeki mühendisler de halka ve doğaya karşı işlenen suçların ortağıdır. Bu konuda
bu kişilerin bağlı oldukları meslek odalarını ve görevi halk için bilim üretmek olan
üniversiteleri göreve çağırıyoruz.
Ortak örgütlülüğümüzde söz; suyuna toprağına, ormanına, yaşamına, emeğine sahip çıkan ve
diğer tüm canlıların da hakkını savunan halkındır.
Biz; tüm mücadeleleri birlikteliğe çağırıyoruz ve kapitalizme karşı yaşam alanlarını,
yaşamlarını korumak için mücadele edenlerle, emek mücadelesi verenlerle ortaklaşarak
yolumuza birlikte devam edeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.
Biz; haklıyız meşruyuz kazanacağız.
Anadolu’nun dört bir yanında sularına, ormanlarına, toprağa, doğaya emeklerine sahip çıkmak
için mücadele edenlere sesleniyoruz: Direnişiniz direnişimizdir, mücadelemiz sularımız ve
doğa meta olmaktan çıkarılana kadar sürecektir; zafere kadar, kazanana kadar…
SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU
VE FORUM ETKİNLİĞİNE KATILANLAR
NİKSAR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
SİNOP ÇEVRE PLATFORMU
MERSİN NÜKLEER KARŞITI PLATFORM
YEGEP
FOÇEP
YAÇEP
BARTIN PLATFORMU
ULUKIŞLA HASANGAZİ KÖY MECLİSİ DERNEĞİ
UZUN KÖPRÜ ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ
3. KÖPRÜ YERİNE YAŞAM PLATFORMU
YEŞİLIRMAK ÇEVRE PLATFORMU
SAKLIKENT KORUMA PLATFORMU
HASAKEYFİ YAŞATMA GİRİŞİMİ
ESKİŞEHİR GÜRLEYİK KÖYÜ DOĞA VE TARİHİ VARLIKLARI KORUMA VE
GELİŞTİRME DERNEĞİ
MUSTAFAKEMALPAŞA SİVİL TOPLUM PLATFORMU
GÖLYAKA –HENDEK AKSU DERESİ VE ÇEVRESİNİ KORUMA BİRLİĞİ
ANTALYA ALAKIR KARDEŞLİĞİ
ÇANAKKALE BİGA ÇEVRE PLATFORMU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder