HEMŞİN VE HEMŞİNLİ ERMENİLER (k o n f e r a n s m a k a l e l e r i), YEREVAN – 2 0 0 7 ...
Köklere dönüş: Bazıları için Batı Ermenistan’a, diğerleri için Ermeniliğe
“ANADOLU’DAKİ” ERMENİ ETNİK-DİNİ UNSURU (1991-2005)
Jul 21st, 2010 by admin.
Günümüz Türkiyesi’nde etnik-dini gruplar çok karışık bir mozayik arz etmektedirler. Devletin iddialarına ve takdim edilen istatistik verilerine rağmen bugün Türkiye’de 50’den fazla etnik-dini grup yaşamaktadır (1).
Var olan etnik gruplara karşı Türkiye’de, eskiden beri yaygın olduğu üzere, sert asimilasyon politikaları yürütülmüş olmasına ve kullanılan tüm stratejik metodlara rağmen gayri Türk etnik gruplar hâla var olmaya devam etmektedir. Bu açıdan, devletin asimilasyon politikasının felçe uğramış olduğunu söylemek mümkündür.
Lozan anlaşmasına göre Türkiye’de “azınlık” olarak sadece İstanbullu Ermeniler, Yunanlılar ve Yahudiler tanınmaktadır. Etnik-dini diğer gruplar hakkında konuşmak dahi kanunen yasaktır. Lâkin, Türkiye Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye olma çabaları sürecinde, Ekim 2004’te Türkiye’de çeşitli milletler ve etnik grupların var olduğunu belirten bir rapor yayınlamıştır. Başbakanlığa gönderilen rapor tastik edilmeyip resmi görüş olarak kabul görmemiş, fakat Türkiye’nin gerçek durumunu yansıtan önemli bir belge olarak kalmıştır. Bu raporda, “artık ancak Türk üst kimliği ve tek bir kültür ile dil üzerine kurulmuş devlet döneminin geçmiş” (2) olduğu kaydedilip “Türk üst kimliği” altındaki çok sayıdaki kültürel ve dil alt kimliklerinin de kabul edilmesi önerilmiştir.
‘Radikal’ gazetesi yazarı Adnan Keskin’in, bu raporun içeriği hakkındaki sözleri çok dikkat çekicidir: “Ülkenin toprak bütünlüğü ve bölünmez olması ilkesinde değişme hakkını yasaklayan bugünkü Anayasamız eskimiştir, çünkü böyle bir bütünlük hakkında konuşmak, ülkenin ‘tek parça’ olduğunda ısrar etmek ve diğer azınlıkların var olmasını reddetmek demektir (vurgulamalar bizimdir – K.Kh.)”(3).
Az sayıda aşırı sol hareketler ve DHP’li Kürt parlamenterden başka Türkiye’deki politik güç ve partilerinden hiç birisi, Lozan anlaşması algılamalarının genel çerçevesi dışında herhangi bir etnik-dini grubun varlığını kabul etmemektedir. İçlerinden bazıları, mesela Bozkurtlar, bunu dahi reddetmektedir. Daha olumlu yaklaşım gösterenler ise (CHP ve ANAP), 2004 yılı İstanbul belediye meclisi seçimlerinde listelerine birkaç Ermeniyi dâhil etmişlerdi (4).
Türkiye Ermenileri, hayat tarzı, sosyal iç ilişkiler ve asimilasyona maruz kalma açısından bugün fazlasıyla değişik ve farklı portreler meydana getirmektedir. Türkiye Ermeni patriği Şnork başepiskopos Kalustyan 1980 yılında Küdüs’teki bir demecinde Türkiye vilayetlerindeki Ermeniler hakkında şöyle söylemiştir: “Sizlere, Türkiye vilayetlerindeki Ermenilerin benim gördüğüm dört grubunu takdim etmek istiyorum:
1.a. Bilinçli ve kendi isteği ile İslam’ı kabul etmiş, Ermenilikten ayrılmış ve Türkler arasında yaşayan Ermeniler. Bunların sayısı bir milyona ulaşmaktadır.
2.b. Üç kuşak once İslamlaşmış ve Kürt aşiretler gibi izole ve karışmadan yaşayan Ermeniler.
3.c. Şu veya bu şekilde İslamlaştırılmış Ermeniler. Bunlar, Ermeni olma duygusunu koruyup İstanbul’a gelince mahkemeye başvurup pasaportlarındaki “İslam” ibaresini “Ermeni”yle değiştirmektedirler.
4.d. Taşra Ermenileri. Bunlar bütün güçlüklere rağmen Ermeni kalmıştır ve İstanbul Ermenilerinin büyük bir kısmı bugün onlardan oluşmaktadır” (5).
Şnork patriğin bu bilgileriyle karşılaştırıldığında bugünkü durumun değişmiş olduğunu kabul etsek te “Anadolu” Ermenilerini üç etnik-dini tipolojiye bölmek mümkündür:
1.a. Resmi Ermeniler. Bunlar Ermeni Apostolik, Katolik veya Protestan kiliselerine bağlı toplumlar olarak çeşitli vilayetler ve kasabalarda yaşamaktadırlar. “Resmi” Ermenilerin, bilhassa tarihi Kilikya’dakilerin, İstanbul’daki toplum ile bağı az çok korunmuştur.
2.b. İslamlaşmış Ermeniler. Bunlar, genelde 17–18. yy.’da İslamlaşmış ve tarihi Canik’ten (Samsun) Ermenistan-Gürcistan sınırlarına kadar olan topraklarda ikamet eden Pontus ve Hemşin Ermenilerinin küçük ve büyük sülalelerinden oluşmaktadır. Bu “İslamlaşmış” tipolojinin daha geniş yelpazesi “yarı yarıya” ve “Ermeni Lazı” olarak anılan grupları da ihtiva eder (6).
3.c. Gizli Ermeniler. Bunlar, periodik Ermeni katliamları ve özellikle de 1915 Ermeni soykırımı sonucunda zorla ve ölüm tehdiyle İslamlaştırılmış olan ve bölük-pörçük yaşayan, Kürt ve Türk köyleri ve yerleşim merkezlerinde ikamet edenlerdir. Onlar yukarıda ifade edilen ‘İslamlaşmış’ Ermenilerden İslamlaştırma vakti ve süreci ile farklıdır. Bunun haricinde ise genel durumu ve sonuç aynıdır.
Bugünkü durum
Tarihi dönemimizin dönüm noktasını Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve bu olayın dolaylı ve dolaysız yan sonuçları oluşturmaktadır. Bazı politika yorumcuları, yıkılış sebebini Sovyet sisteminin ekonomik iflası, askeri ve uzay teknolojilerinin zayıflığı içinde aramaktadır.
Lâkin bizce yıkılışın temel ve başlıca sebepleri bir yandan milli-etnik sorunların varlığı ve bu sorunların hortlaması, diğer yandan ise bilişim dünyasındaki hızlı gelişmelerdir. Bu iki etken, yıkış sebepleri olmaktan öteye, bölgede var olan, haklardan yoksun uluslar ve etnik gruplara kendi milli kimlikleri ve çözümsüz sorularını hatırlatıp, onları devrimci bir duruma itmiştir.
Türkiye de, Sovyet Birliği gibi çok uluslu bir devlet olmasına rağmen aynı kaderi paylaşmamış, fakat S.Birliğinin yıkılışı ve Sovyet cumhuriyetlerinin bağımsız olmaları tüm diğer çok uluslu devletler için politik ve hukuki bir örnek teşkil etmiştir. Böylelikle Türkiye de güçlü bir yıkılış kâbusu yaşadı ve hâlen yaşamaktadır.
Bizce, Türkiye’nin olası yıkılışı ve toprak bütünlüğünün dağılmasıyla ilgili herhangi bir yolun Ermeni sorunundan geçmesi kaçınılmazdır. Ruben Ter Minasyan, “Türkiye için Ermeni sorunu Kürt sorunu gibi ve hatta daha da tehlikeli olarak görülmekteydi. Ermeni halkının milli bilinci, yüksek kültürü, Ermeni davasının uluslararası niteliği, Ermenistan’ın kurulmasını Kürdistan’dan daha olası kılmaktaydı (7)” diye yazmaktadır. Ruben’in saydığı etkenlere günümüz bağımsız Ermenistan’ın varlığını da eklersek, Ekim 2004’te BBC’nin “Türkiye’de, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş yıllarındaki kaderinden daha duyarlı bir sorun yoktur (8)” yorumunu tesadüf olarak kabul etmemek lâzım.
İşte Türkiye’deki Ermenilerin bugünkü durumu:
A) “Resmi” Ermeniler – Ermenilerin diğer gruplarıyla karşılaştırdığımızda, “resmi” Ermenilerin bugünkü durumları hakkında daha çok bilgimiz vardır. Bazı istisnalar dışında bu grubun durumu bugün de parlak değildir. 1994 yılında ‘Times’ gazetesi, Türkiye’deki Hıristiyanlara yapılan ağır baskılar ile ilgili bu ülkeye karşı yeni kampanyalar başlatılacağını belirtmişti. ‘Times’’ın haberi özellikle Türkiye’nin doğu vilayetlerindeki Hıristiyanlarla ilgiliydi (9).
1995 yılında yayımlanan “Dünyada Ermeniler” ansiklopedisi, “resmi” Ermenilerin sayısını 10 milyon civarında değerlendirmektedir10.
B) “İslamlaşmış” Ermeniler – Harward ve Columbia üniversiteleri dilbilimi çevrelerinde tanınan Berth Vawks, makalesinin önsözünde Hemşinli Ermenileri genel olarak üç gruba ayırır (11):
a) Batı Hemşinli Ermeniler: Ordu, Trabzon ve Rize bölgelerine dağılmış, Türkçe konuşan ve İslam dininden;
b) Doğu Hemşinli Ermeniler: genelde Artvin’de ikamet eden, Hemşin Ermenicesi lehçesiyle konuşan ve İslam dininden;
c) Kuzey Hemşinli Ermeniler: Gürcistan ve Rusya’da ikamet eden, Hemşin Ermenicesi lehçesiyle konuşan ve Hıristiyan olanlar.
İslamlaşmış ve Türkiye’de ikamet eden ilk iki grubun sayısı, Türkiye sınırları dışında yaşayan son grubun sayısından fazladır.
Wikipedia internet ansiklopedisi de Türkiye’li Hemşinlileri iki kısma bölüp Batı grubunu ‘Baş-Hemşinliler’, Doğu grubunu ise ‘Hopa-Hemşinliler’ olarak niteler (12).
Güney California Üniversitesi politika doktoru Hovan Simonyan, Rize’deki Batı Hemşinli Ermenilerin (veya Baş Hemşinliler) sayısını 15–23 bin, Hopa’daki Doğu Hemşinli Ermenilerinin sayısını ise 25 bin olarak olarak tahmin etmektedir (13)
Bu durum, Hopa nüfusunun kesin çoğunluğunun Hemşinli Ermenilerden müteşekkil olduğu anlamına gelmektedir. Bu önemli gerçek Armeniapedia elektronik ansiklopedisi yazarları tarafından da teyid edilmektedir (14)
Türkiyedeki Hemşinlilerin sayısı hakkındaki veriler çeşitli ve değişiktir.
Doktor Tessa Hofmann’ın değerlendirmelerine göre “Orada 20 bin Müslüman Hemşinli var ve bu insanların memleketi Trabzon ve Erzurum arasında bulunur” (15)
Hemşinli Ermenilerin az gösterme sebeplerini açıklamak zordur. İstatistikî kesin verilerin bulunmamasıyla birlikte Türkiye’deki resmi çevreler tarafından Pontus Ermenilerini Pontus Rumları, Baş Hemşinlileri Laz ve Doğu Hemşinli Ermenilerinin bir kısmını ise Gürcü olarak gösterilmesinin arkasında Ermeni karşıtı eğiliminin bulunduğu aşikârdır.
İslam toplumu laiklik enstitüsünün aynı isimli internet sayfasında “İslamlaşmış” bir Ermeni, 16 Eylül 2002 tarihli e-mailinde, “Ermenice konuşan Müslüman köyleri var. Bazı kaynaklar bunların sayısını 2 milyon civarında tahmin etmektedir (16)” diye yazıyor.
Grigor Avagyan’ın verilerine göre “Türkiye’de ve kısmen diğer ülkelerde de olmak üzere, yaklaşık 4 milyon Müslüman Hemşinli Ermeni yaşamaktadır (17)”.
Hemşinli Ermeni, “Goethe” üniversitesi çalışanı, eski başbakan Mesut Yılmaz’ın akrabası Aliye-Alis Alt’a (Kostanyan) göre, “Bugün bir milyondan fazla yurttaşlarım milli kimliğin uyanması sürecinde bulunmaktadır (18)”.
Aliye Alt’ın evladı olan Deniz Alt, kendisiyle yapılan bir mülâkatta, Hemşinli Ermenilerin durumunu anlatıp, Türkiye’de yaklaşık 1,5 milyon kadar Hemşinli Ermeni bulunduğunu belirtmektedir (19).
Hemşinlilerde dini dejenerasyonun arzu edilmeyen bir olgu olmasına rağmen bazı veriler onların Sünnilere has fanatizmden uzak olduklarını göstermektedir. Hovan Simonyan, konuşmalarından birinde, “Hemşinliler çok dindar değil, az sayıda camileri var ve içlerinden çok azı bunlara ehemmiyet verir. Hemşinliler alkollü içki de kullanırlar (20)” demektedir.
Türkiye’deki Hemşinli Ermenilerde son yıllarda milli-etnik kimliğin uyanması yönünde hareketlilik gözlenmektedir. Bu anlamda, bazı internet sayfaları ve elektronik forumlarda, kendilerini ifade eden konuşmaları ve makaleleri dikkat çekicidir (21).
Hemşinli Ermenilerin bu kendini tanıma hareketi başlangıç safhasında bulunmakla birlikte büyük sinerji ihtiva edip, hissedilir gelişme potansiyeline sahiptir.
B) “Gizli” Ermeniler – Günümüzde “Anadolu’da” ikamet eden bu Ermeni grubu, etnik formasyon tipiyle gizemli ve hemen hemen erişilmez kalmaya devam etmektedir. Diğerleri ile karşılaştırdığımızda “gizli” Ermenilerin durumunu belki de en karışığı olarak tanımlayabiliriz.
“Gizli” Ermeniler, Batı ve Güney-Batı Ermenistan başta olmak üzere İç ve Doğu Türkiye’nin birçok bölgesinde ikamet etmektedir.
Kenan Evren’in askeri iktidarından itibaren ve özellikle 90’lı yıllar zarfında Türk ordusu, Türkiye’nin Doğu vilayetlerinde birçok köy ve kasaba yakıp yıkmış ve üç milyona varan insanı yerlerinden sürmüştür.
Bu kitlesel vandalizmden Ermeniler de paylarını almışlardır. Ermeni köylerinin insani ve mali kayıpları kesin olarak belli değildir. İnsan hakları savuncularına ait bir internet sayfasında, “Hem Kürt, hem Hıristiyanlara ait 729 köy güvenlik güçlerince boşaltılmıştır (vurgulama bizimdir – K.Kh.)” (22) denilmektedir.
“Gizli” Ermenilerin toplam sayısını belirlemek için elimizde pek az veri bulunmaktadır.
Tessa Hofmann, “Kripto-Ermenileri” veya “gizli” Ermenilerin sayısını 30–40 bin olarak tahmin etmektedir (23). Bizce bu sayı daha yüksektir.
Öte yandan, Sürgündeki Kürdistan Meclisi belgelerinde abartılmış bir sayı vardır. Buna göre “Büyük Kürdistan” sınırları dahilindeki Süryani ve Ermeni nüfusu, toplam nüfusun %10’unu teşkil etmektedir (24).
Türkiye’deki Kürtlerin ortalama sayısnı 15 milyon olarak kabul ettiğimizde (bkz 25 ve 26), bu yaklaşımla Süryani ve Ermeni nüfusunun toplamı 1,5 milyon olmalıdır.
Kürt “Özgür Politika” internet gazetesinin Aralık 1997 nüshası da benzer bir sayı öne sürüp “Kürt bölgelerinde” Süryani ve Ermeni asıllı 2 milyon “Kürt’ün” var olduğunu iddia etmektedir (27).
Süryani ve Ermeni nüfus için öne sürülen 1,5 milyon sayısı şimdilik tartışılır ve tespit edilemez olmasına rağmen dikkate değerdir. Her halükârda, Ermeni kalıntılarının doğal artış hızını hesaba katarak “gizli” Ermenilerin sayısını birkaç yüz bin olarak hesaplayabiliriz.
Türk aydını Kemal Yalçın bir demecinde bugünkü “gizli” Ermenileri, “Bu aileler Kürt veya Türk Müslümanlar olarak yaşamakta ve onaların evlatları anadillerini öğrenmemektedirler. Gördüğüm gizli Ermenilerden çoğu 15–17 yaşında olup onların anababaları bu konu hakkında konuşmamaları konusunda uyarmışlardı” (28) diye nitelemişti.
“Gizli” Ermenilerin politik eğilimlerine dair tam bir fikir oluşturabilmek için Kürt örgütlerindeki Ermeni üyelerle ilgili vakalara göz atmak gerekir.
“Cumhuriyet” gazetesi 11 Temmuz 1993 nüshasında PKK’ya karşı “psikolojik hareket” başlatmak için başbakan Çiller’in başkanlığında, Türkiye’deki politik çevrelere PKK hakkında düzenli olarak bilgi verecek olan devlet propaganda kurumunun kurulması haberini verdi. Gazeteye göre bu kurumun amacı, fotoğraf ve diğer iletişim araçları vasıtasıyla PKK militanlarına, Abdullah Öcalan’ın Ermenilerin elinde araç olduğunu bilip bilmedikleri sorulacak ve fotoğraflar vasıtasıyla PKK’lılar için, örgütteki teroristlerin Ermeni asıllı oldukları açıklığa kavuşacaktır (vurgulama bizimdir – K.Kh.) (29).
“Bozkurtlar” kitabının yazarları, PKK’nın, Türkiye’de çoğu kez “Ermeni uşaklarından” ibaret bir örgüt olarak sunulduğunu belirtmektedirler. MHP’nin eski lideri “Alparslan Türkeş, Abdullah Öcalan’ın Kürt değil Ermeni olduğunu ve gerçek isminin Akop Artinyan olduğunu söylemişti” (30).
Sağ eğilimli “Meydan” gazetesi bu konuda kesin sonuçlara varmaktan geri kalmayarak “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, sorun Ermeni sorunudur” (31) diye yazmaktadır.
Öcalan’ın Ermeni asıllı olduğunu ilk kez 1990 yıllarında Türkiye İçişleri Bakanlığı duyurmuştu. 2000 yılındaki BM’nin özel raporda da bu konuya değinilmişti (32).
Bazı Türk kaynaklar, ticaret çevrelerinde tanınmış Behçet Cantürk’ü PKK’nın mali işleri ve Ermeni terörist grupları ile ilişkiler sorumlusu olarak niteleyip “1950 yılında Diyarbakır’da doğup babasının Kürt, annesinin ise Ermeni (33)” olduğunu vurgulamaktadır.
Diğer bir durum da PKK başkanlık kurumu üyesi Nuriye Gespir ve Merkez komitesi üyeleri Bekir Bakırcıyan ve Musa Haciyev’in Ermeni asıllı olmalarıyla ilgilidir. Bu ilişkiyi ilk olarak Kasım 2002’de “Türkiye” gazetesi açıklamıştır (34).
Etkili “Milliyet” gazetesinde Türkiye OHAL başkanı Ünil Erkan, “Bilgisayarlarımızda Ermeni asıllı 800 PKK üyeleri kaydedilmiştir” (35) açıklamasını yapmaktadır.
Bazı kaynaklara göre silahlı PKK militanlarının sayısı 5500 civarındadır (36), bu ise Bitlis tank birliği komutanı General Tagma’nın açıklamış olduğu görüşe uygun düşmektedir. Tagma, basına verilmiş bir demeçte “PKK’nin her yedi üyesinden birinin Ermeni olduğunu, PKK’nin bu üyeleri, Birinci dünya savaşı zamanında Osmanlı İmparatorluğunu sırtından bıçaklamış olan Ermenilerin evlatlarıdır (37)” diye iddia etmişti. Aynı General Tagma, 1995 yılında, gerçekleşen ağır bir çarpışmayla ilgili “orada Kürtler yoktu. Birliğimizin hücumları sonucunda dağlara gerilemiş olanlar Ermeniydiler (vurgulama bizimdir – K.Kh.)” (38) diye belirtmişti.
Bugün Avrupa’ya yerleşmiş birkaç “gizli” Ermeniyle yapılan farklı mülâkatlardan, bir kısmının PKK sıralarında mücadele ettikleri, Öcalan’ın tutuklamasından sonra ise hayal kırıklığına uğrayıp memleketlerine dönmeye veya Hollanda, Almanya gibi ülkelere gitmeye karar verdikleri anlaşılmaktadır (39).
PKK’nın elektronik gazetelerinden birinde, tarihi Saylakkaya (Cibin) Ermeni köyünde 1970 yılında doğmuş Ermeni Hüseyin Sarıçiyek’in 1988 yılında Türk ordusuna karşı yapılan çarpışmalarda öldüğünü okuyabiliriz (40).
Türkiye’nin aşırı sol akımları, özellikle TİKKO örgütü hakkındaki bilgilerde, 1946 yılında Amasya’da doğmuş olan Garbis Altınoğlu’nun ismi, biyografisi ve onun politik‑nazari makaleleriyle karşılaşabiliriz. Bu arada onun Ermeni olduğu hususu sık-sık hatırlatılmaktadır (41). Ağırlıklı olarak Zaza-Alevi çevrelerinde çalışan ve Dersim dağlarında mücadelesini sürdüren TİKKO örgütünün şehitler listesinde üç Ermeni gencinin biyografileriyle karşılaşmaktayız (42):
Armenak Bakırcıyan –1953’te Tigranakert’te (Diyarbakır) doğup 1980 yılında Harput’ta şehit olmuş. Nubar Yalım – 1957’de Mardin’de doğup 1982’de Amsterdam’da şehit olmuş. Manuel Demir – 1963’te Kayseri-Bünyan’da doğup 1988’de İstanbul’da şehit olmuş. Manuel Demir’in kahramanlıklarıyla ilgili Türkçe bir şarkının var olması ve Kürt çevrelerinde söylenmesi ilginçtir.
Sonuç olarak
Böylelikle, birçok yayın, haber ve gezi notu, Ermeni kalıntılarının Anadolu’daki en az 80–90 şehir, köy ve kasabalarda var oldukları göstermektedir.
Konumuzla ilgili Ermenilerin sayısı hakkında kesin bir fikir açıklamak zor olmakla birlikte birkaç ifadeye atıfta bulunalım:
İslami “Jihadwatch” elektronik gazetesi 17 Şubat 2005 nüshasında, “Türkiye’de halen bir milyona yakın Ermeni yaşamaktadır (43)” yazmaktadır;
ABD Ermeni Davası çalışma grubu 31 Mayıs 2003 açıklamasında, “Batı Ermenistan’da yaklaşık 1.000.000 Ermeni yaşamaktadır (44)” belirtmektedir;
Armen Melikyan, “Günümüz Türkiye’sinde, bir zamanlar İslam’ı kabul edip hayatta kalmış ve çoğalmış olan yaklaşık iki milyon kadar Ermeni vardır, bu insanlar Türkleşmemiştir. Onların çoğu Ermeni olduklarını bilir, fakat bu konuda konuşmaktan korkarlar. O iki milyon insan Ermeni olarak kabul edilmektedir…” (45);
“Yerkir” haftalık gazetesi yazarı Aram Ananyan, bir makalesinde “Çeşitli değerlendirmelere göre Türkiye’de 2–3 milyon İslamlaştırılmış Ermeni vardır (46)”, diye belirtiyor;
“Goethe” üniversitesi çalışanı Aliye-Alis Alt’a göre, “Onlarca yıl suskunluktan sonra kendi asıllarını bilmek isteyen üç milyon kadar Türkleşmiş Ermeni var” (47);
İhtiyaç Sahibi Kiliselere Yardım Kuruluşu’nun 1998 yılı Türkiye raporunda, “20 bin Baptist Hıristiyanlara, sahte ve gizlenmiş kimlikleri ile orada yaşayan dört buçuk milyon Hıristiyanlar da eklenmelidir (48)” diye kaydedilmiştir;
Bu rakamı doğrulayan çok enteresan bir veriye “Planet of Diaspora” gazetesinde rastlıyoruz. Burada, Türkiye’deki Ermenilerin sayısı 4.500.000 kişi olarak belirtilmektedir (49).
Türkiye’deki Ermenilerin günümüzdeki toplam sayısı hakkındaki ifadeleri analiz ettiğimizde, ortalama 3.000.000 sayısına ulaşırız. Bu rakamı da, birçok belirsizlikler ve yanlışları hesapa katarak, 2.000.000’a indirebiliriz.
Böylece, “Anadolu’daki” “resmi” Ermenilerin, araştırmalarımızın coğrafi çerçevesi dâhilinde çok önemsiz bir sayı olan beş binden az bir sayıda iken, “İslamlaşmış” Ermenilerin sayısının bir milyon sınırını aşarak 1.300.000 kişi, “gizli” Ermenileri ise 700 000’in üzerinde olarak kabul edebiliriz.
Her halükârda gerçek olan, Türkiye’nin Doğu toprakları, Batı ve Güney-Batı Ermenistan, tarihi Kilikya, Küçük Hayk ve bitişik bölgelerdeki yoğun Ermeni nüfusu olgusudur.
Onlar, kendini tanıma ve kimliğini koruma için mücadele eden etnik-formasyona uğramış unsurlardır. Sasunlu olup şimdi Muş’ta ikamet eden Armen Martirosyan, “Bizi unutmayınız! Varto ve diğer bölgelerde kalmış çok Ermeni var. Bugüne kadar kendi kimliklerini açıklamaktan korkan Ermeniler bugün cesurca bunu ifade edip Ermeni kalmak için mücadele veriyorlar” (50) demektedir.
“Milli Gazete”de Mehmet Eyki 31 Temmuz 2004 tarihli yazısında, “…yabancıların yanısıra Kars’ın sınır bölgelerinde Ermeniler de geniş topraklar almaya başlamış”, diye iddia etmektedir.
Makalenin yazarı, “doğrulanmış bilgilere göre” Akyaka sınır bölgesindeki toprakların “hemen hemen tümü artık “gayriresmi” olarak Ermenilerindir” diye belirtip Ermeni-Türk sınırkapısının açılışı ile ilgili özgün bir politik tez yaratmaya çalışmaktadır.
Uzun yorumlardan sonra Eyki, “Ülkemizde çok sayıda ‘gizli’ Ermenilerin var olduğu söylenir. Bunlar görünüşe göre Türk ve Müslüman, ama eğer gerçekte Ermeni kimlikleri ve bilinçleri varsa, bu ortada anormal bir durumun olması demektir (vurgulamalar bizimdir – K.Kh.)” (51) diye açıklamaktadır.
Bu tipik satırlardan, Türk devlet düşüncesi açısından “Anadolu” Ermenilerinin sorununun birincil olarak gerçek, tartışmasız ve elbette ki “istenmez” bir durum, bunun haricinde devlet güvenliği ve toprak bütünlüğü ile ilgili ciddi bir kaygı ve gelecekteki baş ağrısı olduğu şeklinde yorumlayabiliriz.
Türkiye İçişleri Bakanlığının 81 valiliklere göndermiş olduğu ve oradaki Ermeni, Rum, Süryani ve diğer azınlıklara dair istatistiklerin hazırlanarak merkeze sunulması hakkındaki genelgenin nedeni belki de bu kaygı olmuştur (52).
Türk politik çevrelerinde devlet adamlarının ve poltikacıların karşılıklı iftiraları yıllardır sıradan bir durum haline gelmiştir. Bu açıdan en etkili olan ise, bu kişilerin milli kökenleri hakkında açıklamalar ve ifşaatlardır
Türkiye’nin eski Başbakanı Mesut Yılmaz ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in Ermeni olduklarından başka şimdiye kadar bu “açığa vurulmuşların” listesine Cumhurbaşkanı Ahmed Necdet Sezer’in Adıyamanlı Ermeni ve “Bozkurtlar”ın lideri Devlet Bahçeli’nin Sisli yani Kozanlı Ermeni oldukları eklenebilir (53…)
Burada, benzer “iftiraların” gerçekliğini inceleme niyetimiz bulunmamaktadır, fakat Türkiye’de geniş kitlelerin bunlara inanmaları husus ve sebepleri bizim için ilginçtir.
Ermeni Soykırımı tabusu hakkındaki çeşitli bakış açılarının önemli bir bölümünde Soykırımla ilgili detaylar ile birlikte Türkiye’de yeniden şekillenmiş Ermeni unsuru gerçeği de vurgulanır. Nitekim Kemal Yalçın, en apolitik zeminde Soykırımın izlerini sunarak “gizli” Ermenilerin durumunu tartışmaya açmaktadır. Orhan Pamuk, bir milyon Ermeninin imhası hususunu cesurca kaydederek “Kar” romanında Kars’ta ziyaret ettiği “Ermeni köyleri” hakkında da yazmaktadır. Mesrop başepiskopos Mutafyan, Soykırımın 90. yılını Fransa Cumhurbaşkanına hatırlatıp “Anadolu’da” Türklerle beraber ikamet eden Ermenileri de ima eder. Feminist Hediye Selma (Yelda), Kürtler vasıtasıyla gerçekleştirilmiş olaylar için üzüntüsünü ifade edip Bitlisli ailesinin Ermeni kökleri konusuna da değinmektedir. Aynı yaklaşımı “Türkleşmiş” Fethiye Çetin ve başkaları da göstermektedir.
Gerçekten de, Türkiye’de Ermeni veya Ermeni olmayan çeşitli insanlar Ermeni Sorunu hakkında konuşurken bizi ilgilendiren bu soruna neden değinmektedirler? Çünkü bu sorun, Ermenilere ait olan topraklarda ve komşu bölgelerde hayatta kalmış ve yeniden şekillenmiş olan Ermenilerin günümüz durumu ile doğrudan ilişkilidir.
Bu bağlamda, Türkiye Başbakanlık İnsan Hakları Kurumu’nun yukarıda belirtilen raporundaki “Lozan anlaşması gerçekten uygulansa ülkemiz Sevr anlaşması ‘sendromundan’ artık kurtulur” (54) ifadesi karşısında Türk devlet anlayışının korkusu gerçek gibi görünmektedir.
Türkiye’deki etnik-dini gruplar içinde Ermeni kalıntılarının veya hayatta kalmış Ermenilerin sorunu derin siyasi analizlere ihtiyaç duymaktadır. Bu muazzam potansiyel, ya kitlesel dolambaçlı yollardan geçip, çeşitli uluslararası ve bölgesel politik güçler tarafından sömürülerek eninde sonunda sönecektir, ya da ulusal harekete dönüşüp uyanacaktır.
Belirtilen kaynakta kaydedilmiş olan Türkiye’nin etnik-dini grupları etnik grup din mezhep alt grubu:
1 Abdal Müslüman Sünni
2 Azerbaycanlı Müslüman Şii
3 Arap Müslüman Sünni
4 Arap Müslüman Şii Alevi
5 Arap Hıristiyan Ortodoks Melçit
6 Süryani Hıristiyan Ortodoks Keldani
7 Süryani Hıristiyan Ortodoks Cello
8 Süryani Hıristiyan Ortodoks Siriak
9 Boşnak Müslüman Sünni Hanefi
10 Çingene Müslüman - -
11 Dağıstanlı Müslüman Sünni Hanefi
12 Dağıstanlı Müslüman Sünni Şafii
13 Zaza Müslüman Sünni Şafii
14 Zaza Müslüman Şii Alevi
15 Tahtacı Müslüman Sünni -
16 Tatar – Özbek Müslüman Sünni Hanefi
17 Tatar- Kırımlı Müslüman Sünni Hanefi
18 Tatar – Noğay Müslüman Sünni Hanefi
20 Türk Müslüman Sünni -
21 Türk Müslüman Sünni -
22 Türk Müslüman Sünni Yürük
23 Türkmen Müslüman Sünni -
24 Türkmen Müslüman Şii Alevi
25 Laz Müslüman Sünni Hanefi
26 Karakalpak Müslüman Sünni -
27 Karaçay Müslüman Sünni Hanefi
28 Kırgız Müslüman Sünni Hanefi
29 Ermeni Hıristiyan Gregoryen -
30 Ermeni Hıristiyan Katolik -
31 Ermeni Hıristiyan Protestan -
32 Hemşinli Müslüman Sünni -
33 Yahudi Musevi - -
34 Kazak Müslüman Sünni Hanefi
35 Yunan Hıristiyan Ortodoks -
36 Yunan Hıristiyan Katolik -
37 Yunan Hıristiyan Protestan -
38 Yunan – Pontuslu Müslüman Sünni -
39 Özbek Müslüman Sünni Hanefi
40 Çerkez Müslüman Sünni Hanefi
41 Sırp Hıristiyan Ortodoks -
42 Sudanlı Müslüman Şii Alevi
43 Gürcü Müslüman Sünni Hanefi
44 Gürcü Hıristiyan Ortodoks -
45 Uygur Müslüman Sünni Hanefi
46 Kürt Müslüman Sünni Hanefi
47 Kürt Müslüman Sünni Şafii
48 Kürt Müslüman Şii Alevi
49 Kürt Yezidi - -
50 Os Müslüman Sünni -
NOTLAR
1. Oehring O., Human Rights in Turkey, Secularism, Religious Freedom, 2002, mission order no 600 215, p 2£
2. Yeni Marmara, 2004, Ekim 18 (Ermenice).
3. Aynı yerde.
4. Yeni Marmara, İstanbul, 2004, Nisan 2 (Ermenice).
5. Alik, Tehran, 1980, Aralık 18 (Ermenice).
6. Melkonyan A., 16.-18. yy’larda Batı Ermenistan’da Ermeni nüfusunun etnik-dini deformasyon süreçleri, konferans tezleri, Erivan, 2004, s. 44 (Ermenice).
7. Droşak, Cenevre, 1925, Temmuz, s. 11 (Ermenice).
8. Alik, 2004, Aralık 14 (Ermenice).
9. Alik, 1994, Mayıs 19 (Ermenice).
10. Dünyada Ermeniler, Erivan, 1995, s. 45 (Ermenice).
11. Aynı yerde.
12. http://en.wikipedia.org/wiki/Hamshenis
13. Simonian H.H., History and Identity among the Hemshin, ISIM Newsletter 14, June 2004, pp 24,25
14. http://www.armeniapedia.org/index.php?title=Hamshen
15. Hofmann T., Armenians in Turkey today, October 2002, p 11.
16. http://www.secularislam.org/testimonies/More Testimonies Why I Left Islam.htm.
17. Avagyan G., Ermenistan ve dünyada Ermeniler, Erivan, 1990, s. 21 (Ermenice).
18. Ditak, Beyrut, 2002, Mart-Nisan, s. 26 (Ermenice).
19. Ditak, 2004, Nisan-Mayıs, s. 58 (Ermenice).
20. http://www.lazebura.net/english – Lazebura.net
21. -http://www.yaylayolu.info/forum/
-http://hyeforum.com/index.php?showtopic=3459
-http://www.devrimcidemokrasi.org/arsiv/2001/Sayi-13/arastirma2.htm
-http://karalahana.com/
-http://f20.parsimony.net/forum36933/
22. http://www.jubileecampaign.co.uk/world/tur2.htm.
23. Hofmann T., Armenians in Turkey today, October 2002, pp 11-12.
24. http://www.kurdish.com/media/article/kwr-article-15.htm.
25. http://www.khrp.org/news/pr2004/26-11-04.htm.
26. Yeni Marmara, 2005, Şubat 15 (Ermenice).
27. www.ozgurpolitika.org/1997/aralik/1226kyb.htm.
28. Kemal Yalcin, Armenians In Turkey: The silence broken through?, 22.1.2002,
http:/www.nadir.org/nadir/initiativ/kurdi-almani-kassel/aktuuell/2002/jan2002/ armenier_tr.htm.
29. Droşak, Atina, 1993, Temmuz 29 – Ağustos 25, s. 78 (Ermenice).
30. Bram S., Ulger M., Boz kurtlar – Türk aşırı sağcılar hakkında bir araştırma, çeviren Arsen Nazaryan, Yerevan, 2003, s. 152.
31. Alik, 1994, Kasım 13 (Ermenice).
32. Situation in Turkey, Interim report of the Special Rapporteur of the Commission on Human Rights on the elimination of all forms of intolerance and of discrimination based on religion or belief, Addendum 1, General Assembly, 11 August 2000, p. 14.
33. http://www.biyografo.net/.
34. Yeni Marmara, 2002, Kasım 11 (Ermenice).
35. Hofmann T., Armenians in Turkey today, October 2002, p. 35.
36. Official general report on Turkey, Directorate for Movements of Person, Migration and Consular Affairs Asylum and Migration Division, May 2001, p 31.
37. Hofmann, Tessa, Armenians in Turkey today, October 2002, p. 36.
38. Europian Court Of Human Rights, Former Seconds Section, Case Of Tepe V.,Turkey, (Applicatoin no.27244/95), http:// www.vahitbicak com/ tepetr.htmhttp.
39. Azg, Erivan, 2005, Ocak 18 (Ermenice).
40. http:// www pkk.org/2002/03.
41. http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/140/pages/dosyalar/dos1.html.
42. http:// babaerdogan.org/partisan.
43. http://www.jihadwatch.org/archives/2005/02/005091print.html.
44. http://www.anca.org/ancadesk.php.
45. http://www.armeniadiaspora.com/population/note_turkey_pop.html, Armen Melikian, Armenian Watch Monitors Human Rights Violations Against Armenian Worldwide.
46. Yerkir haftalık gazete, Erivan, 2004, Ekim 22 (Ermenice).
47. Ditak, 2004, Nisan-Mayıs, s. 58 (Ermenice).
48. Religious Freedom in the Majority Islamic Countries- 1998 Report, A.C.N Italian Office, 1998.
49. http://www.iatp.am/economics/migr/hayga-e95.htm, Planeta of Diaspura, No 25, 1999.
50. Ditak, 2004, Nisan-Mayıs, No 24, s. 60 (Ermenice).
51. Yeni Marmara, 2004, Ağustos 1 (Ermenice).
52. Hayrenik weekly, 2003, Aralık 12 (Ermenice).
53. Azg (İngilizce bölümü), 2004, No 146, Ağustos 25.
54. Yeni Marmara, 2004, Ekim 18 (Ermenice).
Karen Khanlari
profesör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder