31 Mart 2012 Cumartesi

TKP ‘ NİN KISA TARİHİ

TKP kurulduğunda farklı şehirlerden, farklı grupları bir araya getirir. İstanbul grubu, Ankara grubu, Eskişehir grubu, Bursa grubu, Kastamonu grubu gibi. Bunlar aynı zaman da yerel yayınlarda çıkaran gruplardır. TKP yasalda kurulduğu zamanlarda da Kara Deniz’in sahil illerinde parti şubeleri de açar. TKP ‘ nin kadroları, Fransa ya da Almanya gibi ülkelerde bulundukları zaman Marksizmle karşılaşırlar.

Rusya’ya iltica etmiş olan Mustafa Suphi orada Bolşeviklerin fikirlerini benimser ve onlarla  birleşir, tutsak olan asker ve subaylardan bir grup teşkil eder. Bakü’ de yapılan TKP ‘ nin ilk kongresi, hem yurtiçi TKP gruplarını, hem de yurtdışında olan Mustafa Suphi grubunu bir araya getirir.

Anadolunun solculuk, koministlik dinamikleri zayıftı. Her ne kadar böyle gruplardan bahsetsek de bu gruplar dar aydın gruplarından öteye geçmez. Avrupada eğitim alırken Kominist olan kadrolar, ülkeye döndüklerinde orada gördüklerini burada uygulamaya çalışmışlardır. Aslında Müslüman-Türk toplumu kendi iç dinamikleriyle kominist hareketi oluşturamıyor. Burası çok canalıcı noktadır, Anadolu topraklarında, kanlı bir sınıf mücadelesi içinden gelme, bedeller ödeyerek teoriyi ve pratiği oluşturma diye bir şey yok.

Her ne kadar TKP kurucularını ve ardıllarını eleştirsek de toplum da sıfırdır. Gelenekleri, dinamikleri yoktur. Belki böyle topluma hatalı bile olsa böyle kominist önderler çok bile.
Bu TKP öncüleri ne baktığımız zaman etnik olarak Türk öğe çok azdır. Şefik Hüsnü Yahudi kökenli, Nazım Hikmet Selanik göçmeni Yahudi kökenli, Dr. Hikmet Kıvılcımlı Arnavut kökenli. Mustafa Suphi İttihat kökenli, Ethem Nejat Eskişehir Çerkes kökenli, İsmail Bilen Laz kökenli, Ruhi Su Ermeni kökenli. Mihri Belli ‘ nin babası İttihatçı kadrolardan, balkanlarda Müdafay-i Hukuk cemiyeti görevlisi olarak Ermeni ve başka halkların mallarına el koyma memuru. Daha adını hatırlayamadığım çok sayıda Ermeni ve Rum etnik kökenden gelen üyeleri de vardır.

TKP ‘ nin ilk kurucu kadroları Kara Deniz ‘ de katledildikten sonra, ardılları yoğun bir illegalite ve karanlık, baskı, işkence koşullarında mücadele etmek zorunda kaldılar. Kemalist devletin operasyonlarında aylarca hücrelerde işkence altında yatırıldılar. Dağılma ve toparlanma gibi iki ara bir sırada bulundular. Bir çok yöneticisi yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Yani devletin her halükarde şamar oğlanına ve günah keçisine döndürüldüler. Hal böyleyken de Kemalizme soldan destek vermeyi ihmal etmediler. Şairleri Kemale ve Kemalizme methiyeler düzdü. Onun ilerici olduğunu, bir toplumsal sistemden daha ileri bir toplumsal sisteme geçmeye çalışıyor tespitlerini yaptılar. Çok uzun bir zaman ondan beklenti içinde olup, arkasında durmaya çalıştılar.

Yurtdışındaki TKP kadrolarının bağımsız bir iradesi, duruşu olmadı. Sovyetlerin ve doğu blokunun basit bir aparatı oldular. Sekreterini bile Rusya’da ki üst düzey bir bürokrat tayin ediyordu. TKP de oralarda türlü yalanlara başvurup, Anadolu da sevk ve idare ettiği kitleleri olduğu imajını vermeye çalışıyordu. Böylelikle sığındıkları ülkelerde barınma imkanları buluyorlardı. Taraflar böyle birbirlerini kandırıyorlardı, böyle olan bir hareketin başarısından da bahsedilemez. TKP ‘nin son gelen sekreterlerinden İsmail Bilen yurtdışına çıkıp hayatının son 50 yılını kesintisiz orada geçirmişti.

İçeride olan parti grubu işçiler arasında ekonomik-demokratik mücadelelerde ve sendikalaşmaları yönünde gayretler içinde oluyordu. Bütün olumsuzluklarına ve hatalarına rağmen, onların bu çalışmalarını olumlu buluyorum.

TKP 1973 yılına kadar, romanıyla, şiiriyle, resimiyle kendi dallarında büyük eserler yaratan kişilerden oluşuyordu. Aydın, elit bir tabakaydı ancak arkalarında kitleler yoktu. 68 kuşağının da içinde olduğu dönem 1965-1971 dönemi solun öğrenci gençlik ve aydınlar arasında kitleselleştiği bir döneme denk gelir. Bu 68 kuşağı önderlerinin bir kısmı, 12 Mart darbesiyle karşılaştıktan sonra TKP ‘ ye yönelir, bu yönelme yurtiçinde olmayan, hep yurtdışında olan TKP ‘ yi büyütür.

Bugün basından tanıdığımız Nabi Yağcı ve arkadaşlarının grubu olan TİP içinde Partizan olan gruplarıyla TKP ‘ ye katılırlar. TKP hızla büyür. DİSK yönetimini eline geçirir. Gençlik içinde, kadınlar içinde, aydınlar içinde hızla büyür. Yaratılan yeni örgütlenmelerle kitlelerle çok iyi bağlar kurar. Böyle büyümüş olmasına rağmen zafer yine gelmez, DİSK yönetimi daha sonraki seçimlerde Sosyal demokratlara kaptırılır. Yönetimi alan Sosyal demokratlar da o güne kadar olan sınıf mücadelesi çizgisinde olurlar.

TKP hem legalitede hem de illegalitede vardır. İllegal partisini legaliteye çıkarmak da istemektedir. Bunun için bütün mitinglerinde 141-142 ye hayır pankartlarıyla yürür. Türkiye ye ileri demokrasi gelmesi için CHP ye destek olmak, onunla ortak yürümek ister. Bu teorileri gerçekleşmez ama onlar bu teorilerinin akasında durmaya devam ederler. 1978 kuşağının yaşadığı kanlı olaylar yaşandığında, günde 20 kişi hayatını kaybediyordu. O dönemde adeta herkes birbirine vuruyordu. Tam bir açmaz ve kaos durumu yaşanıyordu. Böyle kimselerin iradesini koyamadığı, yönlendiremediği olayları, 12 Eylül askeri faşist darbesi yönlendirdi ve duruma hakim oldu. Herkes köşesine çekildi yada işkence ve zindanlara sokuldu. Kaçabilen 30.000 kişi de yurtdışına çıkabildi. Dönem artık karanlık, baskı ve işkencelerin şaha kalktığı bir dönemdi. Devlet istediği kişiye istediği kadar aylarca işkence ediyor, istediğini istediği gibi infaz ediyordu. Kitle hareketinden ve örgütlerin gruplarından eser kalmamıştı. İnsanlar karakolların, işkencehanelerin, zindanların önünden geçmeye korkar hale gelmişti.

Yurtdışında İsmil Bilen ‘ in ölümü üzerine Nabi Yağcı genel sekreterliğe getirilir. Daha sonra TKP-TİP birleşmesi olur. Nabi ve Sargın yurdışından ülkeye dönme kararı alırlar. Yurtdışında yayın yapan radyolarını da kapatırlar. Nabi ve Sargın geldiklerinde yargı önüne çıkarılır va tutuklanırlar. Daha sonraları içeriden çıktıklarında Liberal tezlerini geliştirirler. Kendilerine düzen partileri arasında bir kıyaslama sorulduğunda ANAP ‘ a yakın olduklarını açıklarlar.

Bu yıllardan itibaren Nabi Yağcı Liberal görüşlerini sürdürür. Her ne kadar kendisini ANAP ‘a yakın gibi ifade etsede bağımsız liberal bir çizgide olur.

Nabi ‘ den sonra TKP ‘ yi aynen sürdürmek istiyenler, Ürün dergisi etrafında örgütlenmeye, eski yapılarını toparlamaya çalışırlar. Bu çevre Tam anlamıyla PKK / BDP / KCK çizgisini destekliyor. Türkiye de eskiden ileri demokrasi uğruna CHP ye sokulmalarını eleştiriyor ve onun şimdi PKK nin arkasında durarak gerçekleştireceklerine inanıyorlar. Seçimler de ki tavırları bu yönde oldu.

Ben TKP ‘ ye şunu sormak isterim = PKK silahlı mücadeleyle Burjuva demokratik devrimini yapacaksa, yani onun tutuğu yolu tutmak gerekiyorsa, şimdiye kadar TKP o yolu neden tutmadı ? Kır gerilla hareketleri doğru bir eylem anlayışıysa, sonuç alacaksa şimdiye kadar neden uygulamadınız ? Geçmişte silahlı mücadele vermeye çalışan örgütler neden eleştirildi ? Eğer PKK ‘ nin yaptığı doğruysa o doğruyu TKP ‘ nin kendisi yapması gerekir.

Son olarak, birkaç gün önce Ürün dergisi etrafında yapılan toplantılarda TKP ‘ nin yasal parti kurmasının ileri bir aşamaya geldiği açıkladı...
Not: bu yazı kaleme alındığında TKP henüz kurulmamıştı. Şu anda iç işleri bakanlığına yasal başvurusunu yapıp, çalışmalarına başladı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder