Türkiye solunda birlik tartışmaları Türkiye solunun Kürt Ulusal Hareketi etrafında birliğe çağrılmasından bu yana yoğunlaşmış bulunuyor. Kürt Ulusal Hareketi 12 Haziran seçimlerine Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adıyla girdi ve başarılı oldu. Bu başarı solda birlik tartışmalarını yoğunlaştırdı. Birlik tartışmaları Çatı Partisi’nden Kongre Hareketi’ne geldi. Kongre Hareketi solda birlik açısından ne anlam ifade ediyor , yazıda bunu tartışacağız.
Kürt Ulusal Hareketi çevresinde 12 Haziran seçimleri öncesinde kurulan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, 20 Ağustos’ta yaptığı bir toplantı ile Kongre Hareketi‘ne dönüşme kararı aldığını açıkladı. Hareketin sözcülerinden Ertuğrul Kürkçü, Kongre Hareketi’nin bir gruplar koalisyonu değil bir “Toplumsal muhalefet güçleri ittifakı” olduğunu ve amacın toplumsal mücadelenin bütün taraflarını eşitlik, özgürlük mücadelesinde bir araya getirmek olduğunu söylüyor. Kongre Hareketi düşüncesi daha önceki Çatı Partisi düşüncesinin devamı niteliğinde. Düşünce Öcalan’dan geldi. Reelsosyalizmin çöktüğü 1990’lı yıllardan bu yana Kürt Ulusal Hareketi çevresinde davranagelmiş olan Türkiye solu kesimi Kongre Hareketi’ne derhal ilgi gösterdi . Uzun süredir Kürt Ulusal Hareketinin çevresinde olan EMEP de onlara dahil. Kürt Ulusal Hareketi oylarıyla milletvekili seçilen EMEP Başkanı Tüzel, hareketin sözcülerinden biri ve hatta Kongre Hareketi’nin bir partiye dönüşmesini savunuyor. Ancak Tüzel’in görüşü Kongre Hareketinde yeralan herkes tarafından paylaşılmıyor.
Türkiye solunun dağınıklığına üzülen ve birlik özlemi taşıyan çok insan, çeşitli örgütlerin Kongre Hareketi çalışmalarına katılması üzerine solun nihayet birleştiğini düşünüyor. Hatırlanacaktır; benzeri düşünceler ÖDP’nin kuruluşunda da yaşanmıştı. Sosyalist kesimlerin Kongre etrafında sağlanan birliği, ÖDP’den sonra yaşanan en geniş birliktir. İnsanların sevinmesi, merak etmesi ve üzerinde düşünmesi normaldir. Yeşiller Partisi ve bazı feministler de Kongre Hareketi’ne katılmış görünüyor. Onların yanında kimi Çerkez, Süryani gibi etnik gruplar var. 12 Haziran seçimlerinde Kürt oylarıyla bir Süryani’nin milletvekili seçilmiş olması da geçmişte baskı ve kıyımlara uğramış olan Hristiyan azınlıklara güvence vermek olarak yorumlanabilir.
Alevi Hareketi de Kongre saflarına çağrılmakta. Türkiye Solunun ilgisi Kürt Ulusal Hareketinin insiyatifi ile gündeme gelen Kongre Hareketi’ne en büyük ilgiyi sosyalist sol gösterdi. Bunun en önemli nedenlerinden biri sol hareketin Kürt sorununa duyarlılığıdır. Türkiye sosyalistleri Kürt halkının demokratik haklarını fedakarca savuna geldiler. Bir başka neden ise Kürt Ulusal Hareketinin içinde bulunduğumuz dönemde Türkiye soluna daha ilgili duruyor olmasıdır.
Kürt Ulusal Hareketi, bilindiği gibi, 12 Eylül döneminde kurulup da işlemeyen Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi’nden bu yana Türkiye solu ile ittifaklar içinde olageldi. Bu ittifaklar Öcalan’ın Türkiye devletine teslim edilip hapsedilmesinden sonra bir ara kesildi. PKK; devletle görüşmelerden umutlanarak aldığı bir kararla birlikten çekildiğini açıklamıştı. Birleştiren insiyatif aradan çekilince onun etrafında birleşenler de dağılmışlardı. Birlik o aşamadan sonra, sözkonusu grupların ve kişilerin PKK ile bir başlarına, yani ortak örgüt oluşturmaksızın dayanışmaları olarak sürmüştü. Devletin Kürt Ulusal Hareketi’ni oyaladığı anlaşılınca PKK, Türkiye solunu çevresinde yeniden örgütlemeye başladı.
Bir kısım Türkiye solu enternasyonalizm ve devrimcilik adına bir ara Amerikancı politikaların takipçisi durumuna da düşmüştü. Irak’ın işgali öncesinde PKK içinde ABD yanlıları ortaya çıkmıştı. Osman Öcalan’ın başını çektiği ABD yanlıları bir süre Kürt Ulusal Hareketi içinde insiyatif kazandılar. Politikalarını, devrimci merkez gördükleri Kürt Ulusal Hareketine göre kararlaştıran SDP gibi bazı sol gruplar o zaman ne yazık ki Amerikancılığın ardından gitmişlerdi. Bir süre sonra o Amerkancılar yönetimi kaybetti ve tasfiye oldular. Hareket içindeki Alevi kökenden gelme ve sosyalizme yakın eğilimler insiyatif kazandı. Osman Öcalan Ulusal Hareket’in yönetimini “Alevi ve solcu” diye suçluyordu.Özellikle AKP’nin Kürt kitlesini ele geçirme hamlelerinden sonra PKK içinde sola eğilim arttı. Kürt Ulusal Hareketi; AKP ve Barzanicilik ile rekabetinde Türkiye solundan daha fazla güç almaya çalıştı. Kürt Ulusal Hareketine en büyük yakınlığın Türkiye solundan gelmesinin bir nedeni de solun yaslanacak yer arayan halidir.
Kürt Ulusal Hareketi Alevileri ve İslamcıları da yanına almaya çalışıyor. Bunu Süryanler ve başkaca azınlıklar için de yaptı. Kürt Ulusal Hareketi bir ara SHP ile dahi ittifak yapmıştı. Ancak mevcut güçler arasında en büyük ve sürekli destek hep Türkiye solundan geldi. Çünkü, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Türkiye solu ezilenlere sempati duyar. Hele ki ezilen kesim kendisini güçlü bir şekilde ifade ederse Türkiye solu daha çok etkilenecektir. Dahası, Türkiye solu güçlüden çok etkilenir.
Türkiye solu Kürt Ulusal Hareketi etrafında yeralarak ezilen ulusu savunduğu ve hem de büyük işler yaptığı duygusunu yaşamaktadır. Türkiye solu dağınık ve kendisine güvensizdir. Bu durumu onu yaslanacak güç aramaya yöneltiyor.
Sosyalist Hareketinin Sorunları Türkiye’de başka herhangi bir politik grup Türkiye solu kadar yedeklenmeye açık mıdır, bilemiyoruz. Özellikle 1990 sonrası reel-sosyalizmin çöküşü Türkiye solunun iktidar olma umutlarına ağır bir darbe vurdu. O aşamadan sonra Türkiye solu kendi dışındaki güçlerin yedekleyeceği güç olarak görülmeye başladı. Susurlukçu Veli Küçükler, sosyalizm düşmanlığı ile yoğrulmuş dinci Gülenler ve AKP bile onu yedekleyebildiler.
Sosyalist solun sorunlarını şu başlıklar altında sıralamak mümkün:
Sol hareket reel-sosyalizmin yıkılmasından bu yana (1990 sonrası) iktidar olma umutlarını kaybetmiştir. İdeolojisi ve eylemi,abartılmış bir güç ve iktidar düşkünlüğü üzerine kurulu olan sol bu nedenle ayakta durmakta zorlanıyor ve kısa yoldan kuvvet haline gelmek için kendi dışındaki güçlere dayanmaya çalışıyor.
Sol hareket reel-sosyalizmden devralmış olduğu bürokratik bozulma içindedir. Sol hareketler gerek iç işleyişleri gerekse toplumla ilişkilerinde özgürlükçü olmaktan yani kendileri olmaktan uzak bulunmaktadırlar. Sol hareket ayrıca 12 Eylül döneminden bu yana Türkiye’de yükselen liberalizm tarafından derin bir bozulmaya uğratılmaktadır. Burjuva bireyciliği sol hareketin nefes aldığı kültüre damgasını vurmuş bulunuyor. Öyle ki, kendisini Marksist ve hatta devrimci gören çok insanın sosyal yanı bireysel yanından çok gerilerdedir. Bu anlamda liberal sosyalistler, dincilerden ve milliyetçilerden dahi bencil durumlarıyla sosyalizme pratikte onlardan daha uzak haldeler.
Sol hareket lümpenliğin baskısı altındadır. Lümpenlik Türkiye kapitalizmin karakterinde var. Son on yıllarda kapitalizm hem dünyada hem de ülkemizde daha çok lümpenleşti. Ayrıca sol örgütlerin varoşlarda yaşayan Kürt ve Alevi kökenli kitlesi, polis tarafından özellikle serserileştirildi (Bakınız “Solda Liberalizm ve Lümpenlik”, Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz, Hamza Yalçın,2010).
Sol hareket gücünün çok üstünde bir polis kuşatması ve baskılar altında bulunmaktadır. Türkiye’de devlet ve özellikle polis, azılı sosyalizm düşmanı bir zihniyetle şekillenmiştir. İktidardaki AKP ve Gülen güçleri zaten anti-komünist temelde şekillenmiş güçlerdir. Solun bir duvara yazı yazma ya da parasız eğitim için pankart açma eylemi bile anlamsız baskılarla karşılaşmaktadır.
Sol örgütler, sanki yarın devrim yapacaklarmış korkusuyla ağır baskı görmekte ve yaygın muhbirleştirmeye tabi tutulmaktadırlar.
Yukarıdaki sorunlar ve zorluklar içinde bulunan sol hareket dincilik, Türk ulusalcıları ve Kürt ulusalcıları tarafından yedeklenmeye çalışılmaktadır. Dincilik solu demokrasi aldatmacasıyla yedekledi.
12 Eylül sonrası cuntacıların desteklediği Murat Belge ve Birikim dergisi çizgisindeki liberaller Türkiye solunda çok etkin hale geldiler. Bu süreç Gülenci çizgide Taraf gazetesi ile devam etti. AKP; Kemalist ve darbeci ulusalcılara karşı solun geniş kesimlerini yedeğine aldı. Diğer yandan ise Kemalist ulusalcılar Türkiye solunu öyle yedekledilerki ,örneğin yakın zamanda milyonlarca insanın katıldığı Cumhuriyet mitinglerinin kitlesi solun tabanı idi. Ayrıca Alevi hareketi de solu yedeklemeye başladı. Birçok eski solcu etkin olmak için sosyalist örgütlenmeden uzaklaşarak Alevi hareketine katıldı.
Kürt Ulusal Hareketi ise solu toplumdaki dinci ve laik, polisçi-askerci kutuplaşmasına karşı üçüncü cephe açma iddiasıyla yedeklemeye çalışmaktadır. Kürt Ulusal Hareketi ile ilişkilerimiz 1988 ylında Hareketimizi kuran insanların üzerinde bir araya geldikleri en önemli maddelerden biri o sıralar devrimci bir çıkış yapmış olan Kürt ulusal hareketine tavır idi. Kürt Ulusal Hareketi o sırada solda liberalizme karşı bir hareketti. Emperyalizme karşıydı. Marksizm-Leninizmi savunduğunu ve Türkiye devrimini amaçladığını iddia ediyordu. Kendilerine özellikle sol içi şiddet politikları hususunda eleştirilerimiz olmakla birlikte onları Kürt Marksistleri gördük ve ayrı örgütlenmiş olmalarını meşruluğunu savunduk. Kürdistan devrimci hareketi ile Türkiye devrimci hareketinin farklı örgüt yapıları altında en yakın birliğini savunduk. O görüşümüz bugünkü Çatı partisine ve Kongre Hareketi’ne ilk bakışta ve özellikle biçimde uygun düşmektedir.
Ancak o günkü Kürt Ulusal Hareketi ile bugünkü aynı değildir. Biz de aradan geçen zamanda reel-sosyalizme karşı daha eleştirici hale geldik. 1990 sonrası Kürt Ulusal Hareketinin milliyetçi yönelimlerini sürekli eleştirirken onunla en yakın birlik içinde olmayı sürdürmeye çalıştık. Seçimlerde genellikle onlarla birlikte davrandık. Bazen ortak aday çıkardık. Devletin saldırıları karşısında Kürt Ulusal Hareketi ile dayanışma, baş sorunlarımızdan biri olageldi. Kürt Ulusal Hareketinin sola müdahelelerini , özellikle kendilerine bağlı bir parti kurma politikasını 1990 başlarından bu yana eleştirdik ve Türkiye solunun bağımsızlığını savunduk. Sol örgütlerin Kürt Ulusal Hareketi etrafında toplandıkları uzun vadeli birliklere bu eleştirilerimiz nedeniyle katılmadık.
1990’lı yılların sonuna doğru, Kürt Ulusal Hareketi ile bağlaşıklık içinde bir atılım başlatmak istiyorduk. Öcalan’ın Suriye’den çıkması sonrası süreç bizim hem Kürt hareketi ile ilişkilerimizi hem de geleceğe yönelik planlarımızı derinden etkiledi. Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması sonrasında Türkiye’de gelişen şovenist dalgaya karşı Kürt Ulusal Hareketi ile dayanışma içinde olduk. Bunun bedelini de ödedik. Fakat Öcalan ele geçtikten sonra Kürt Ulusal Hareketinde burjuva çizgi güç kazanmıştı. Bu çizginin başını Öcalan çekiyordu. Ulusal hareket içinde Öcalan’ı da aşan, yani düpedüz yeni-liberalizmi ve ABD öncülüğündeki dünya sistemini savunan çıkışlar olacaktı. O aşamadan sonra Kürt Ulusal Hareketini Türkiye devrimci hareketinin en yakın bağlaşığı görmemiz zordu.
Ayarıca Kürt Ulusal Hareketi ile ilişkilerimizde olumsuz durumlar da yaşadık. Birkaç örnek verelim. Kürt Ulusal Hareketi ile SDP’nin kuruluşu (2002) döneminde bir kez daha yakından karşılaştık. Parti’nin kuruluşuna katıldıktan bir süre sonra orada Kürt Ulusal Hareketine ait insanların Parti’de yönetim olduklarını gördük. Kimseye sorulmadan yapıldığı anlaşılan bu iş üzerine Kurtuluş grubu dışındaki örgütler ayrılmışlardı. Biz daha ilk adımda karşılaştığımız bu duruma rağmen birliği korumaya çalıştık. Sorumluları eleştirdik ve ayrılan arkadaşları partiye davet ettik. Sorumlular hatalarını kabul etmedi; ayrılanlar da haklı olarak geri dönmediler. Bizim birlik içinde kalma çabamız uzun sürmedi. Bizden sonra da zaten Kurtuluş grubu kendi içinde parçalanacaktı. Kendisine Özgürlük Hareketi adını takan bir siyasi gücün hem de Sosyalist Demokrasi adına girdiği bir birlikte bu şekilde davranmış olması önemlidir. Ulusal Hareket ile başkaca ilişkilerimizde de ne yazık ki güvensizlik yaratan sonuçlarla karşılaştık. Kürt Ulusal Hareketi Türkiye solunu, kullanılacak güç ve kadro kaynağı görüyor, olduğu izlenimi edindik.
Türkiye solunun küçük bir grubu olduğumuz halde Kürt ulusalcı arkadaşlar bizim adımıza kendileriyle görüşmelerde ve ilişkilerde yeralan arkadaşlarımızı dahi “Sen Kürtsün, Türk solunda ne işin var”yaklaşımı ile kendilerine geçmeye davet ediyorlardı. Başkaca nahoş deneyimler de yaşadık. Burada yalnızca bir örnek vereceğiz. İstanbul Sarıgazi semtinde 2008 yılında yaşadığımız Ömür meselesidir. Hareketimizin o dönemki dağınıklık koşullarında Ömür adlı şahıs adı geçen bölgedeki Direnişçi gençlerle HÖC arasında şiddet olayları na yolaçmıştı. Ömür bölgede Direnişçiler arasında öndegelen biri konumundaydı. Çatışmaları öğrendiğimizde HÖC ile temas kurduk. Olayların niteliğini saptamaya ve önünü almaya çalışırken Ömür isimli şahsın polisle temasta ve provakatör bir rolde olduğu sonucuna varmıştık. HADEP işte öyle bir insana sahip çıktı. (Sarıgazi’de Sol İçi Çatışmaya Karşı Tavır, Odak,Mayıs 2008, http://www.odak-direnis.com/mayis2008/odak/htm/21.html). HADEP bize karşı o şaibeli şahsı tuttu. Ömür’e kimse dokunamaz, dendi. Bu hareketi dostlukla ve saygıyla bağdaştıramadık. Kendileri benzeri sorunla karşılaşsa kan çıkardı. Ömür onlardan güç alarak Direnişçileri tehdit etti. Umarız Ömür’ün hayrını görmüşlerdir.
Yurtsever arkadaşları bu tür konularda ne yazık ki dayanışmadan hep uzak tutumda gördük. Kürt Ulusal Hareketi Türkiye solunun değerlerine saygı duymuyor. Türkiye solu ile ilişkilerinde “Onlardan ne koparırım” anlayışı ile davranıyor. Türkiye solunun içindeki disiplinsizlikleri ve bozulmaları körüklemekten kaçınmıyor.
Kürt Ulusal Hareketine giden insan orada “Türk solu”nun “sosyal şoven” ve “işe yaramaz” olduğu yönünde öyle katı önyargılarla dolduruluyor ki Türkiye solundan Kürt ulusal harekete geçmek mümkün olurken oradan Türkiye soluna geçmeye çok seyrek rastlanıyor.
Kendisine Özgürlük Hareketi sıfatı alan ve bir kısım Türkiye soluna bu sıfatı benimseten Kürt Ulusal Hareketi , dünyaya Kürt sorunu ve kendi örgütsel çıkarları merkezinde bakıyor. Davranışlarını ve ilişkilerini o yönde belirliyor. Ülkedeki diğer çelişkiler Kürt Ulusal Hareketinin çıkarları temelinde anlamlandırılıyor. Diğer sosyal, siyasal hareketleri ve güçleri kendi peşine takma yönünde bir tutum izleniyor. Dolayısıyla Türkiyesolu Kürt Ulusal Hareketi ile ilişkilerinde kendi bağımsızlığını korumaya çok önem vermelidir.
Kürt Sorununa Çözüm Yönünde Artan işaretler Kürt Ulusal Hareketi’nin devletle girdiği sert mücadele yoğunlaşmış durumda. Burada Kürt halkının ayrılma hakkı dahil bütün ulusal demokratik taleplerini destekliyoruz. Baskı ve saldırıların kesinlikle karşısındayız. Kürt Ulusal Hareketine karşı çok yoğun saldırılara ve tutuklamalara rağmen Kürt sorununun bir çözüme doğru gittiği yönünde işaretler var. Burjuva basında barış yanlısı seslerin çıkmasına biraz izin verilince devletin PKK ve Öcalan ile barış görüşmesi yapması kamuoyu gözünde meşruiyet kazanmaya başladı.
MİT yetkililerinin emperyalistlerin hakemliğinde yapmış oldukları görüşmelerin basına yansıtılması kamuoyunda ciddi tepkilere yol açmadı. Hatta Fethullahçı Sol’un önde gelenlerinden Ahmet Altan; PKK’nin Öcalan’ı dinlemediğini iddia ederek Kandil’e ciddi eleştirilerde bulundu. Bir çok liberal burjuva yazarı Öcalan’a umut bağlama eğiliminde görülüyor. Irak’tan çekilmek isteyen ABD; Türkiye devletine Kürt sorununa bir çözüm getir, dedi. Türkiye oligarişisi Kürt sorununda ABD’nin dayattığı çözüme yanaşmazsa başına büyük dertler açılabileceğini biliyor. Çünkü Türkiye’nin komşuları ile arası ciddi derecede açık. İran ve Suriye, Türkiye’ye ateş püskürüyorlar. Çünkü Türkiye onları tehdit eden ABD ve İsrail ile saf tutmuş durumda. Türkiye’nin Yunanistan ve İsrail ile de sorunları var. Ayrıca bölgemizde etnik ve dinsel sorunların büyük kitlesel çatışmalara ve altüst oluşlara yolaçacağı yönünde kötü bir gidiş yaşanıyor. Ancak barış işaretlerinin aldatmaca olması da zayıf bir olasılık değil. Her şeyden önce taraflar birbirlerine güvenmiyor. Kürt Ulusal Hareketi hükümeti samimi bulmadığını belirtiyor. Cumhurbaşkanı olma amacındaki Başbakan Erdoğan’ın Kürt Ulusal Hareketini oyalama taktiği yürüttüğü yolunda ciddi kaygılar var. Erdoğan, Suriye yönetimine karşı yaptıklarından da görüldüğü gibi, sözüne ve davranışına güvenilmeyecek bir insan. AKP yöneticileri Erdoğan’dan daha güvenilir değiller. Daha önceki devlet yetkililerinin sicili ise zaten belli. Gene de bir barış yoluna girilmesi olasılığı yüksek. ABD emperyalizmi “barışçı çözüm” istiyor. O sayede ABD’nin güneyde eli rahatlar ve Türkiye’yi İran’a ve Suriye’ye karşı kışkırtma olanakları artar. “Barış” belki İran’ın ve Suriye’nin işine gelmez. Türkiye ile Kürt Ulusal Hareketi arasında sağlanacak bir barışın ABD’nin Kürt sorunundaki planlarını bozacağını ise sanmıyoruz. Kürt Ulusal Hareketi de ayrılmayı önüne koymuş değil ve güçlenme planlarını devletle varılacak bir anlaşmaya göre yapıyor. Dolayısıyla savaşın sürmesinin en büyük engeli Türkiye devletinin içinde.
Kürt halkının ulusal demokratik haklarının tanınması temelinde savaşın bitmesini savunuyoruz. On binlerce insan öldü. Kardeş kardeşin kanına girdi. Keşke dostça bir ayrılık olanağı olsaydı da “Türklük-Kürtlük derdi”nden kurtulsaydık. Ancak bir ayrılık mevcut tarihsel ve sosyal gerçekliğimiz içinde büyük olasılıkla taraflar arasında çok daha ağır düşmanlıklara, böylece milliyetçiliğin hepten yükselmesine yolaçar. Diğer yandan burjuva düzeni korunduğu sürece Kürt sorununa getirilecek birlikte yaşama çözümünün kalıcı olacağına da inanmıyoruz. Her çözüm, yeni iktidar mücadeleleri içinde yeni milliyetçi çatışmalara açılacaktır. Dolayısıyla kalıcı barışın yolu Türk, Kürt, Arap, Çingene, Çerkez, Laz vb bütün milliyetlerin sosyalizm yolunda sınıfsal temeldeki birliğinden geçer.
Kürt Ulusal Hareketi ve Türkiye Solu Kürt Ulusal Hareketi’nin devlet karşısında pazarlık gücünü artırmak için çevresinde güçlere ihtiyacı var. Ayrıca Ulusal Hareket özellikle metropollerdeki Kürt kitle içindeki gücünü artırmak ve uluslararası dayanışma edinmek için başta Türkiye solu ve aydınlar olmak üzere diğer güçleri yedeklemeyi istemektedir.
Türk kökenli birçok devrimci; ezen ulus – ezilen ulus ayrımına dayanarak, Kürt Ulusal Hareketinin peşine takılmayı enternasyonalist görev sanmaktadır. Ezen ulus ve ezilen ulus kategorileri elbette önemlidir ancak dünyayı açıklamakta tek ya da birinci olarak ele alındıklarında milliyetçi dayatmaya dönüşürler. Bu ülkede Kürt sorunundan çok daha eski bir Alevi sorunu da var. Çok sayıda ulusal azınlıklar var. Türkiye solu ile Kürt Ulusal Hareketi arasındaki ilişkide ise ezen ulus-ezilen ulus kavramları yanında büyük örgüt-küçük örgüt kavramları da var. Kürt Ulusal Hareketi ile ilişkilerde Türkiye solunun çok zayıf bir durumda olduğu gerçeğini gözönünde tutmak gerekiyor. Bu mücadelede bizler Türkiye sosyalist hareketi adına varız. Kendimizi egemen ulus devrimcisi görürken aynı zamanda diğer yanımızı da görelim.
Biz siyasette yedeklenecek görülen, yani büyük siyasi güçlerin kendi amaçları için kullanmaya çalıştıkları bir gücüz. Ezilen ulus ve ezen ulus kavramları yanında büyük örgüt ve küçük örgüt kavramları da var. Bir yandan alabildiğine yükselen milliyetçilik, diğer yandan ise alabildiğine geriletilmiş bir sosyalizm gerçeğide var. Kürt Ulusal Hareketi; Kürt halkının milyonlarca kitlesini çevresinde örgütlemiş, uluslararası düzeyde örgütlü, yükselen milliyetçiliğe dayanan, fiilen bir devlet konumunda bulunan ve dünyanın en güçlü örgütlerinden biridir. Bu örgütlenme sadece Türkiye soluna değil dünya Marksist hareketine de tepeden bakıyor. Türkiye solu ile ilişkilerinde hep “öğreten, örgütleyen “ bir tutumda. Mevcut bakışını ve tutumunu Kürt halkına da empoze ediyor. Kürt Ulusal Hareketi ile dayanışma ile ona yedeklenme ilişkisi içinde bulunmayı karıştırmamak gerekir.
Odak’ta sürekli vurgu yapıyor olduğumuz gibi Kürt halkının en önemli ihtiyacı, kendisine güvensiz ve yedeklenmiş bir Türkiye solu değil, bağımsız bir tutumdaki soldur. Bizler Türkiye’de Kürt halkının demokratik mücadelesini daima destekledik. Bunu en iyi şekilde, kendi ayakları üzerinde duran ve hiç bir politik gücün yedeği olmayacak bir siyasi hareket olarak yapabileceğimize inanıyoruz. Kürt Ulusal Hareketi ile ilişkiler bu temelde kurulmalıdır. Solun birliğe ihtiyacı var. Tek başımıza etkisiz kalıyoruz. Ancak birlik için ise sihirli bir formül yok.
Birliğin yolu, güçlü görünmeyi değil tutarlı ve sağlıklı bir örgütlenmeyi esas alan bir devrimci yenilenmeden geçer. Kendi gerçeklerine, kendi sorunlarına sırt çevirme yönünde oyalanmalarla solda birlik sağlanamaz. Devrimci yenilenme görevini atlayan kestirmeci yollar sosyalist hareketin zorluklarını artıracak, gerçek birlik umuduna darbe vuracaktır. Kongre Hareketi’nin belirttiğ imiz zaaflar nedeniyle Türkiye solu içindeki bölünmeleri, bürokratlaşmayı ve grupçu rekabeti azdırmasından ve büyük bir hayal kırıklığı yaratmasından çekiniyoruz.
Birlik adına devrimci yenilenme yolunda kendi öz gücüne güven temelindeki çabaları ve bu temelde çeşitli devrimci örgütler arasında atılacak adımları daha anlamlı görüyoruz.
Odak Dergisi Aralık 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder